Thursday, March 25, 2021

"Hükümetsiz" Türkiye'de Salgın!..

Türkiye, "hükümetsiz"liği ile dünyaya ün salmış bir ülke!
Öyle bir "hükümetsizlik" oldu ki, 2019 Yerel Seçimleri'ni "en kalabalık" 21 İl'de, 150 İlçe'de oy farkları ile CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) kazandığı halde, CHP'li bir Hükümet kurmaktan hâlâ sakınıyor, öyle bir "hükümetsizlik" oldu ki, dünyayı saran "Coronavirüs Salgını"nda "vaka sayısı" ile dünyada ilk on sırada olduğu halde, Türkiye'de yeni bir hükümet, CHP'li bir Halk Hükümeti kurulmadı hâlâ!
Neden?
Nedenlerini geçmişten sorabilirsiniz.
Nedenlerini bugünden sorabilirsiniz.
Ama, nedenleri ne olursa olsun, seçimlerin gereği yapılmalıydı, Halk İradesi oyları ile CHP'yi seçtiğine göre, CHP'li bir Halk Hükümeti kurulmalıydı!
1 "Coronavirüs Salgını"nda Dünya
Dünya, 2020 Ocak ayında birden sarsıcı haberlerle karşılaştı: "Çin kaynaklı Coronavirüs (Covid-19) dünyaya yayılıyor!"
"Coronavirüs"ün "Çin kaynaklı" olduğunu Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump söyledi önce, sonra da Dünya Sağlık Örgütü, bu yönde bilgiler verdi, ama, "Coronavirüs"ün daha önceden yayıldığı, "Çin kaynaklı" olup olmadığının tartışılmasının yararı olmadığı da söylendi.
"Coronavirüs Salgını", 2021 Mart ayında, dünyada 124 Milyon Vaka Sayısı'na ulaşırken, "Coronavirüs Salgını" nedeniyle dünyada vefat edenlerin sayısı 2 Milyon 735 Bin Kişiyi aşıyor.
"Coronavirüs Salgını"nın ne kadar süreceğinin, koşullara, ülkelerin davranışlarına göre değişebileceği söyleniyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün de önerileriyle, dünyada, genel bir "olağanüstü durum" gözleniyor. Bir çok ülkede, okullar kapalı, kalabalık kentlerin caddelerinde bir çok mağazalar kapalı, belediyeler de duruma göre görevlerini yapıyor.
"Coronavirüs Salgını" ile dünyada "politik" bir değişim ihtiyacından bahseden uzmanlar, bu yönde Amerika Birleşik Devletleri'nde aylar süren seçimleri (Senato, Başkanlık Seçimleri) çok olumlu karşıladılar, yaklaşık 175 Milyon Amerikalı seçimlerde oy kullandı, demokrasi "Coronavirüs Salgını" koşullarında Halk oyları ile korundu.
Ama, Avrupa Birliği ülkelerinde, Asya ülkelerinde, Latin Amerika'da, politik bir değişim ihtiyacının hâlâ sürdüğü yönünde izlenimler var.
"Coronavirüs Salgını" sürerken, farklı ülkelerde halk gösterileri vardı, demokrasiyi savunan farklı ülke uluslarının gösterileri, dünyada genel bir politik değişim ihtiyacının olumlu yansımalarıdır.
2 "Coronavirüs Salgını"nda Türkiye
Türkiye, "Coronavirüs Salgını"nı, çoğunluğu CHP'li, Belediyelerle karşıladı! Okullar kapanırken, tüm kentlerde "olağanüstü durum"un getirdiği "kural"lara Halk uyum sağladı.
Halk, bir yandan da ülkede "üretim"i, "tüketim"i sürdürmek için çaba harcadı, çaba harcıyor!
Türkiye, 85 Milyonu aşmış nüfûsu ile kalabalık bir ülke, günlük "tüketim" ihtiyaçlarını gidermek için, Halk, çoğunlukla işbirliği içinde çalışıyor.
"Coronavirüs Salgını"nın Türkiye'de yayılışı sürerken, Halk, geleğe yönelik umutlarını korumak istiyor.
Bir genel seçim olası.
Ama, Halk, oylarının gereğinin yapılmasını istiyor, CHP'li bir Hükümet için bugünden adımlar atılabileceğini hissediyor.
"Hükümetsizlik", Türkiye'yi dünya ülkeleri karşısında zorluyor, mahçup ediyor.
"Coronavirüs Salgını"nı aşmak için, Türkiye Halkı'nın ülkeyi yönetmesi (tüm boyutları ile!) zorunlu.
3 "CHP+Ordu"
Geçmişte, Türkiye'de "kriz"ler olduğunda, "CHP+Ordu" formülü öne sürülüyordu!
CHP ile Genelkurmay Başkanlığı, işbirliği yapabilirler, "kriz"i aşabilirler.
Bugün, "Coronavirüs Salgını" sürerken, "CHP+Ordu" formülünün canlanışı olası.
27 Mayıs 1960 İhtilâli, "CHP+Ordu" formülünün uygulanışı ile 1961 Anayasası'nın Halk Oyu ile kabûlü ardından başarılı olmuş, önceki "kriz"ler de aşılmıştı!
12 Mart 1971 Muhtırası da, "CHP+Ordu" formülünün uygulanışı ile 1973 Genel Seçimi'ni CHP'nin birinciliği ardından 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile Ecevit liderliğinde başarılı olmuştu, önceki "kriz"ler de bir ölçüde aşılmıştı. 
Ama, 1975-1980 yıllarında "kriz" dünyaya yayılmıştı, Türkiye de bu "kriz"le yıkılırken, 12 Eylül 1980 Müdahalesi oldu, "CHP+Ordu" formülü genişledi, CHP de, öbür partiler gibi yasaklanırken, 1982 Anayasası Halk Oyu ile kabûl edildi, 1983 Genel Seçimi ile, CHP'li Seçmenlerin yaklaşık % 45-50'sini oluşturduğu yeni bir Meclis kuruldu.
CHP, 1992 yılında, yeniden kuruldu, Demirel'le İnönü'nün "yasa önergeleri" ile!
1997'de ise, eski CHP lideri Ecevit bir "azınlık hükümeti" kurdu, 28 Şubat 1996 Millî Güvenlik Kurulu Bildirisi'nin getirdiği bir politik koşulda, "CHP+Ordu" formülü, Ecevit'in kişiliğinde canlandı, yenilendi, 2002 yılındaki Genel Seçim'e kadar da bir ölçüde başarılı oldu.
CHP, 2002 Genel Seçimi'nden bugüne, 19 yıldır Meclis'te çalışıyor, 2003 yılında, Türkiye'nin "2. Irak Savaşı"na girmesini önleyen CHP idi, Meclis'teki oylarıyla Türkiye'yi savaştan korudu.
CHP'nin Genelkurmay'la işbirliği yaptığını ileri sürenler, 350 General, Amiral, Albay, Yarbay, Binbaşı, Genelkurmay Personeli'ni "darbeci" iftiraları ile yedi-sekiz yıl hapsetti, ama, bugün, "tahliye"lerinden yıllar sonra, Genelkurmay Personeli'ne ihtiyaç duyan bir Türkiye var!
CHP'li bir Hükümet'i önlemek için yapılan "komplo"lar Türkiye'yi çok yıprattı, ama, 2013 yazında, "Gezi Parkı" ile başlayan mitingler, yürüyüşler, gösteriler, tüm ülkeye yayıldı, bir buçuk ay her gün süren Halk gösterileri ile Türkiye çok değişti, Türkiye Halkı da çok değişti.
CHP, 2019 Yerel Seçimleri'nde, İstanbul, Ankara, Adana, Eskişehir, Aydın, Muğla, Antalya, Mersin, Kırşehir, Bolu, Bilecik, Artvin, Sinop, Ardahan, Çanakkale, Tekirdağ, Edirne, Burdur, İzmir gibi "en kalabalık" İl'lerde seçimi oy farkları ile kazandı! Türkiye Halkı, açıkça seçimini yaptı, CHP'li bir Halk olduğunu dünyaya ilân etti.
Bugün, "Coronavirüs Salgını"nın yayıldığı bir ülkede, Halk, hâlâ CHP'li, bir genel seçim olmadan da, CHP'li bir Hükümet kurulabilir, kurulmalı!
SİNAN ÖNER
 
 

Friday, April 21, 2017

16 Nisan Referandumu'nun "Hayırlı" Sonucu: 2018'de Erken Seçim?

1
Türkiye Halkı, 16 Nisan 2017'deki "Referandum"da önemli bir seçim yaptı, 58 Milyon Seçmen'in 48 Milyonu'nun katılımı ile, % 49 kadar "Hayır" oyu ile % 51 "Evet" oyu gibi tarihte az rastlanır bir sonuca damgasını vurdu. 1987 "Referandumu"nda, % 49 "Hayır", % 51 "Evet" oyu kullanılmış ve "siyasî yasaklar" kaldırılmıştı. şimdi, seçmenlere sorulan soru bir "rejim tartışması"na yönelik bir soru idi. halk çoğunluğu - özellikle büyük kentlerde - bir "rejim değişikliği"ne karşı olduğunu belli etti.
bu sonuçlardan nasıl politik sonuçlar üretilebilir?
seçmenlerin kısa sürede arttığı ve bir çoklarının da "bilinçli seçmen" diye sınıflandırılabilecek seçmenler olduğu gözlenebilir.
16 Nisan "Referandumu"nun politik bir sonucu, 2018'de bir Erken Seçim'dir, olası bir sonuç, Meclis'in bir "uzlaşma" ile 2018'de Erken Seçim'e karar vermesi tahmin edilebilir.
2
Ne var ki, bu "referandum"un sonuçlarından hoşnut olmayanlar da var!
hiç bir seçimde, herkes birden hoşnut olamaz.
çoğulcu demokrasinin özelliği, farklılıkları akılcı bir yaklaşımla sindirmek değil mi?
işte, 16 Nisan "Referandumu"ndan bazı "Hayır"lı ("resmî olmayan" yaklaşık)sonuçlar:
1 Ankara - % 51,5 Hayır, % 48,5 Evet
2 İstanbul - % 51,5 Hayır, % 48,5 Evet
3 İzmir - % 59 Hayır, % 41 Evet
4 Adana - % 57 Hayır, % 43 Evet
5 Antalya - % 59 Hayır, % 41 Evet
6 Mersin - % 65 Hayır, & 35 Evet
7 Diyarbakır - % 57 Hayır, % 43 Evet
8 Manisa - % 55 Hayır, % 45 Evet
9 Balıkesir - % 55 Hayır, % 45 Evet
10 Edirne - % 70 Hayır, % 30 Evet
11 Tunceli - % 80 Hayır, % 20 Evet
12 Eskişehir - % 55 Hayır, % 45 Evet
Bu sonuçlar, Türkiye'nin genel durumunu az çok yansıtan sonuçlar, hele ilçelere göre, oyların sayısı görüldüğünde, Türkiye Halkı'nın - bir "Anayasa Değişikliği Referandumu"nda- eğilimleri belli oluyor.
3
16 Nisan 2017 Referandumu öncesi yazdığım bir "not"ta, "Yolsuzluklar mı, Hukuk Devleti mi?" diye sormuştum.
Türkiye Halkı'nın çoğunluğu bu "referandum"da Hukuk Devleti'ni geçerli kılacak seçimler yaptı!
49 Milyon oy kullanan seçmenden 23,5  Milyon kadarı, "Rejim Değişikliğine Hayır" derken, 24,5 Milyon kadarı "Evet" oyu kullandı.
bu durumda, bu sonuçlara göre, "rejim"i değiştirmek kısa dönemde olanaksızdır. böyle bir girişim, "halk iradesi"ne, "millî irade"ye aykırı bir girişim olur. bir "sosyal uzlaşma" gereği var. hatta, "politik bir uzlaşma" gerekir bu durumda, olası bir "Millî Koalisyon"un koşulları olgunlaşıyor.
önce, 2018'de bir Erken Seçim, sonra da bir "Millî Koalisyon" Türkiye'nin sorunlarına kısa dönemde yanıtlar getirir.
Bir tarihçinin izlenimi bu!
16 Nisan 2017 Referandumu, Türkiye Halkı'nın birbirine saygısını ve güvenini arttıran bir grafik getirdi, bu grafiğin gelişmesi ile, Türkiye Halkı, yıllardır yaşadığı "sosyal ve ekonomik bunalımlar"ı aşacak bir halk!
SİNAN ÖNER

Friday, April 14, 2017

Marxizm, Leninizm, Maoizm!..

1
Marxizm, 19. Yüzyıl'da, 1848 Devrimleri sırasında oluşmaya başladı, Alman filozof Marx'ın ve Alman filozof Engels'in çabaları ile, hem bir dünya görüşü, hem de bir politik akım olarak Marxizm dünyaya yayılmaya başladı.
1. İşçi Enternasyonali Derneği bu dönemde, Marx'ın liderliğinde kuruldu ve bir çok ülkede şubeler açtı, bir çok ülkeden işçi liderleri, sendikacılar, 1. İşçi Enternasyonali'nde bir araya geldiler.
Berlin'den kaynaklanmış bir felsefe, Marxizm, dünya bilim çevrelerini de etkiledi, Marx'ın ve Engels'in çeşitli bilim alanlarında ürettikleri düşünceler farklı ülkelerin bilim çevrelerince okundu, tartışıldı, yayıldı.
2
Leninizm,  20. Yüzyıl'da, 1917 Sovyet Ekim Devrimi sırasında oluşmuş bir politik akım, bir sosyal felsefe, bir bilim felsefesi ve bir ekonomik-sosyal gelişme metodolojisidir.
Leninizm, Marxizm'in okurları ve öğrencilerince geliştirildi, Rus filozof ve Sovyetler Birliği'nin Kurucusu Vladimir Lenin'in eserlerine ve yaptıklarına bağlı olarak oluşturulmuş bir düşünce sistemidir. Leninizm, "sistem" özelliğini Sovyetler Birliği'nin İkinci Dünya Savaşı'nı kazanması ardından kesin olarak kazandı, Sovyet eğitiminde Leninizm esas olarak kabul edildi. Leninist eğitim sistemi, tüm Sovyet ülkelerinde geliştirildi, uygulandı.
Moskova'dan kaynaklanmış bir felsefe, Leninizm, dünyaya kısa sürede yayıldı, Lenin'in eserleri hemen bir çok ülkelerde yayınlandı, bilim çevrelerinin Lenin'e yönelişi bir çok alanda olumlu sonuçlar üretti, örneğin uzaya ilk kez Leninist bir kozmonot, Sovyet kozmonot Yuri Gagarin gitmişti, uzay araştırmalarında Leninizm'in yararları açıkça fark edildi. fizik, kimya, biyoloji, felsefe, tarih, matematik, astrofizik, coğrafya gibi bir çok bilim alanında Leninizm geliştirildi, uygulandı.
3
Maoizm, 20. Yüzyıl'da, Çin Devrimi sırasında oluşmaya başladı, Çin Komünist Partisi yöneticilerinden Mao Zedong'un daha sonra Çin Komünist Partisi yönetimini devralması ile gelişmiş, Mao'nun eserlerinin yayılması ve tartışılması ile oluşumunun farklı aşamalarına gelmiş bir felsefe, politik bir akım, bir dünya görüşü, bir bilim felsefesi ve ekonomik-sosyal gelişme felsefesidir.
Maoizm, Marxizm'in ve Leninizm'in okurlarının ve öğrencilerinin oluşturdukları bir felsefedir. Mao Zedong, 1949 Çin Devrimi ile Çin'i de yönetmeye başlamıştı. Bu dönemde, Maoizm, gelişti ve Çin eğitim sisteminde, Çin'in ekonomik-sosyal gelişmesinde uygulandı. Maoist felsefe, Çin halkını bir arada tutan bir felsefe olarak geliştirildi, yayıldı.
Pekin'den kaynaklanmış bir felsefe, Maoizm, dünyaya kısa sürede yayıldı, farklı ülkelerden Çin'e, Mao'yu ve Maoizm'i anlamaya giden çok sayıda bilim adamları, çeşitli alanlarda uzmanlaşmış aydınlar vardı, Maoizm'in farklı ülkelerde nasıl uygulanacağı tartışıldı. Afrika ülkelerinde, Latin Amerika ülkelerinde, hatta Avrupa'nın bazı ülkelerinde, Asya'da, Maoizm'in uygulanmasının ve geliştirilmesinin metodları araştırıldı.
Maoizm, Çin Komünist Partisi'nin dünya görüşü olarak geliştirildi,  Maoizm bir anlamda Çin Marxizmi idi, bir anlamda Çin Leninizmi idi, ama, bir anlamda farklı bir felsefe idi, Çin'li bir felsefe idi Maoizm.
19. ve 20. Yüzyıl'ın üç önemli akımı, Marxizm, Leninizm ve Maoizm, 21. Yüzyıl'da hâlâ bir çok ülkede yönetici felsefe olarak işlevlerini görüyorlar. Marx, Lenin ve Mao, dünyayı değiştirmiş felsefelerin kurucuları olarak saygınlıklarını koruyorlar, eserleri hemen her ülkede yayınlanıyor hâlâ ve Almanya'yı, Rusya'yı ve Çin'i, Marxizm'in, Leninizm'in ve Maoizm'in on yıllarca yönettiği ülkelere dünya ulusları katında saygınlık kazandırıyorlar.
SİNAN ÖNER

Tuesday, April 11, 2017

"Fransalmanya", Yeniden!

2003 yılında, ikinci bir "Irak Savaşı" başlamadan önce, Fransa ile Almanya arasında "Fransalmanya" kavramı çevresinde bir diplomasi başlamıştı.
Fransız Lider Chirac ile Alman Lider Schröder arasındaki görüşmelerle, "Fransalmanya"nın "tarihsel ve güncel" değeri hatırlanmıştı.
ben de, bu görüşmelerle ilgili bazı notlar yazmıştım, "Fransalmanya"nın Avrupa Birliği'nin oluşumundaki yerine değinmiştim, "Fransalmanya"nın Fransa'nın ve Almanya'nın kültür tarihlerindeki kaynaklarına ve örneklerine yönelmiştim.
örneğin, "Aydınlanma" akımı açısından bazı Alman yazarlarla Fransız yazarlar arasındaki benzerlikleri ele almıştım. Goethe, Kant, Voltaire, Diderot, Hugo gibi yazarların Alman mı, Fransız mı olduklarını unuturuz neredeyse! bir çok Alman yazar,  Fransız kentlerinde yaşıyor gibidir yazarken, bir çok Fransız yazar da, Alman kentlerinde yaşıyor gibidir.
18. ve 19. Yüzyıl'ın bir çok yazarları, "Fransalmanya"yı öngörmüşlerdir.
Alman yazar Karl Marx'ın damatları Fransızlardı, "Paris Komünü" sırasında Paris'i ziyaret eden Alman yazarlar Marx ve Engels, Paris'te Fransız yazarlar kadar saygı görmüşlerdi.
Marx'ın ve Engels'in liderlik yaptıkları 1. İşçi Enternasyonali Derneği'nde, Avrupa'nın hemen her ülkesinden üyeler vardı.
Victor Hugo, "Avrupa Birliği"ni (eski anlamda!) 19. Yüzyıl'da savunuyordu. Fransız yazar Stendhal de, "Avrupa Birliği"ne yönelik düşünceler üretiyordu.
politik alanda ise, böyle bir birlik eğilimi daha da çok hissedildi.
örneğin, "Fransız işçi sınıfı ile Alman işçi sınıfı"nın birbiriyle ilişkili bir politik etkinlik yürütmesi, 1789 Fransız Devrimi'nden 1848 Alman Devrimi'ne, bir çok kez talep edilmişti. Fransız kapitalistlerle Alman kapitalistler de birlikte çalışmaya yönelmişlerdi. öte yandan, dünyayı kuşatan "kolonyalizm" ("sömürgecilik"), Avrupa ülkelerinin kapitalist sınıflarını birbirleri ile çalışmaya koşullandırmaktaydı. Afrika'nın paylaşılması ve farklı Avrupa devletlerinin Afrika'yı "koloni"leştirmesi, "emperyalizm"in ve "global kapitalizm"in 19. Yüzyıl'da gelişmesi ile koşut ilerlemişti.
20. Yüzyıl ise, "Avrupa Birliği"nin çeşitli nedenlerle engellendiği ve Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı ile Avrupa ülkelerinin yıkıldığı bir yüzyıl oldu. 1945 sonrası, Avrupa ülkelerini yeniden kuran ve restore eden yine "Avrupa Birliği"ni yönelmiş sosyal demokratlar, Hristiyan demokratlar, liberaller, komünistler, sosyalistler oldu. bugün hâlâ, Fransız Sosyalist Partisi, Alman Sosyal Demokrat Partisi, İspanyol Sosyalist Partisi, İngiliz İşçi Partisi, Portekiz Sosyalist Partisi gibi akımlar ve siyasî partiler, Avrupa ülkelerini yönetiyorlar.
geçenlerde, Almanya'da "Bundestag"da "Cumhurbaşkanlığı Seçimleri" yapıldı ve beş aday arasından, Almanya Sosyal Demokrat Partisi Adayı eski Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier Almanya Cumhurbaşkanı seçildi. Steienmeier gibi dünyaya açılmış sosyal demokrat bir liderin Almanya Cumhurbaşkanı seçilmesi, "Fransalmanya" ve "Avrupa Birliği" yönünde ilginç bir ilerleme oldu, başka bir çok sonuçlarının yanında, Alman dış politikasında ilginç gelişmeler olacağını sezmek olanaklı.
Fransa'da ise, Başkanlık Seçimleri var, adaylar seçimlere hazırlanıyorlar, Fransız seçimlerini halk yapacak. bu nedenle, Almanya'dakinden farklı bir seçim var Fransa'da.
Fransız Sosyalist Partisi Adayı Francis Fillon'un Milliyetçi Aday Le Pen arasında geçeceği tahmin edilen seçimlerde başka adaylar da var. ama, Fransız Başkanlık Seçimleri'nde sosyal demokratların, sosyalistlerin, liberallerin ve komünistlerin oyları çok önemlidir.
"Fransalmanya" açısından, Fillon'un seçilmesi ilginç olur, Fillon'un "Avrupa Birliği"ne Fransa'nın katkılarının arttırılması yönünde politikaları var,  böyle bir olasılık da, "Avrupa Birliği"ni bir süre rahatlatacak bir gelişme içeriyor.
"Fillon+Steinmeier"="Fransalmanya", çok iyi bir olasılık!
"Avrupa Birliği"nde, çeşitli alanlarda "olası bir kaos"un kimseye yararı olmaz, böyle bir olasılığa karşı, politik bir seçenek üretmek, "Fransalmanya"nın işlevi!
"koalisyonlu" bir "Fransalmanya"nın daha da çok yarar getireceğini öngörebiliriz. Almanya'daki "koalisyon" sürerken, Fransa'da da(Başkanlık Seçimleri ardından) bir "koalisyon"u önerebiliriz.
SİNAN ÖNER



Wednesday, April 5, 2017

Türkiye'nin "Yol Ayrımı": "Yolsuzluk ya da Hukuk Devleti"

1
Türkiye, yine bir "yol ayrımı"na geldi, Meclis'teki "eşitsiz" ve "hukuksuz" "yapı"nın da tesiriyle, bir "referandum" halkın önüne yeniden getirildi. daha öncekilerin benzeri bir "tema" ile, bir "Anayasa değişikliği" tartışması ile saptanmış bir "evet/hayır" oylaması 16 Nisan 2017 günü yapılacak.
katılım olacak mı? yeterli olacak mı halkın oylamaya katılımı, tahmin etmek güç.
önceki bazı referandumlarda, halkın katılımı % 40'lara kadar düşmüştü.
bu kez durum ne olacak?
halk, bu referandumla ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığı halde, referandumun gerçekleşeceği sanılıyor.
oylama sonucu muhtemelen güvenilir olmayacak.
2
Türkiye, neden yine bir "yol ayrımı"na getirildi?
Atatürk'ün deyişiyle, "şahsî menfaatler" mi, "siyasî menfaatler" mi, yoksa, halkın geleceği açısından gerekli koşullar mı bu nedenleri oluşturuyor?
"Başkanlık Rejimi" tartışmalarına ("sansür"lü tartışmalar!)bakıldığında, bu referandumun "hukuk devleti" koşullarına uymadığı, Meclis'teki birtakım tartışmaların sonucu olarak geldiği,  Türkiye'nin değil bazı "şahıs"ların ya da "kişi"lerin "yazgı"larının oylama konusu edildiği belli.
"Başkanlık Rejimi", Türkiye'nin bir ihtiyacı olsaydı, daha önce getirilirdi. bugün, hiç bir gereği olmadığı gibi, olası bir "rejim değişikliği" Türkiye'ye zararlar getirir.
3
Türkiye'nin "siyasî yapısı" açısından da, bu referandumun bir yararı olmayacak.
"çok partili parlamenter rejim"i sarsacak bir "rejim tartışması"nın referandumlu ya da referandumsuz bir yararı yok bugün.
eğer, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Yasaları tam anlamıyla uygulansaydı, Demokrasi ve Cumhuriyet İlkeleri uygulansaydı, böyle bir "değişiklik" tartışmasına hiç gerek kalmayacaktı.
dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına, sağduyu, mantık, doğruluk, iyilik ve sağlık dilemekten başka seçenek yok.
bu "yol ayrımı"ndan da Türkiye Halkı -muhtemelen "hasarlı"-, iyiye doğru bir gelişme ile çıkar!
Türkiye Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Atatürk'ün ve arkadaşlarının "yol"undan hiç bir zaman sapamaz, sapmaz ve böyle bir sapmaya izin vermeyecek kadar ermiş, yetişmiş, öğrenmiş, çalışmış, anlamış bir halk. 1923 ile 2017 arasındaki tarih bunun kanıtlarından oluşan bir tarih.
SİNAN ÖNER




Friday, May 1, 2015

Türkiye'de Parlamento Seçimleri'ne Doğru

TÜRKİYE'DE PARLAMENTO SEÇİMLERİ'NE DOĞRU
Türkiye, seçimlerle yaşayan bir ülke, 1983'ten bugüne 9. kez Parlamento Seçimleri yapılacak. bu sürede, 7 kez de Yerel Yönetim Seçimleri yapıldı Türkiye'de.
bu seçimler, Türkiye'nin siyasî geleceğini belirleyecek önemde.
2002 Seçimleri sonrası kurulan Ak Parti Hükümetleri bugüne kadar sürdü, bu seçimler, ya yeni hükümetler getirecek ya da yine bir Ak Parti Hükümeti ile sonuçlanacak.
a CHP'NİN DURUMU 
Cumhuriyet Halk Partisi, 2002'den beri "ana muhalefet partisi" olarak ödevlerini yapıyor. CHP, 125 Milletvekili ile seçildiği Meclis'teki milletvekillerini daha sonra 135 Milletvekili'ne arttırmıştı. CHP'nin oyları, % 25'ten % 29'a kadar yükselirken, CHP yönetimi de geçen sürede değişti.
Cumhuriyet Halk Partisi, önümüzdeki Parlamento Seçimleri'nden CHP Hükümeti ya da CHP'li bir Hükümet bekliyor.
b MHP'NİN DURUMU
Milliyetçi Hareket Partisi, 1999-2002 yılları arasında DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti'nde yer almıştı ve oyları % 18 kadardı. daha sonra, 2002 Parlamento Seçimleri'nde MHP oyları % 7'ye düşerken, MHP Meclis dışında kalmıştı. 2007 Parlamento Seçimleri'nde, MHP oyları yine arttı ve MHP 71 Milletvekili ile Meclis'e yeniden seçildi. 2011 Parlamento Seçimleri'nde MHP oyları 53 Milletvekili getirmişti MHP'ye, Meclis'te bir "muhalefet" partisi olarak ödevlerini bugüne kadar yaptı MHP. MHP, yerel yönetim seçimlerinde oylarını gittikçe arttırmıştı. 2014 Yerel Yönetim Seçimleri'nde MHP oyları % 17'ye ulaşmıştı. MHP, önümüzdeki Parlamento Seçimleri'nde MHP'li bir Hükümet bekliyor.
c KOALİSYON OLASILIKLARI
2015 Parlamento Seçimleri'nde yeni bir Koalisyon'un koşulları oluşur mu? kamuoyu yoklamalarına bakıldığında, CHP+MHP oyları % 50'ye yaklaşıyor, bir Koalisyon oluşumu için CHP+MHP oylarının % 60'ı bulması gerekir, kaba bir yaklaşımla. şu anki tahminler, CHP+MHP Koalisyonu için yeterli değil. ama, seçimlere daha bir ay var, bu sürede CHP'nin, MHP'nin çalışmaları ile CHP+MHP oylarının daha çok artması da olası. 
SİNAN ÖNER